"Örneğin, emeklileri arayarak maaşını taşıması karşılığında kazanacağı promosyon teklifi ile emekliyi ikna eden bankacı, çalıştığı bankaya müşteri kazandırırken; banka yeni bir müşteri, emekli ise promosyon kazanıyor. İş yükünün ve performans kriterlerinin sürekli yükselmesinden dolayı mutsuz olan bankacı emekçimiz ise promosyon alamıyor. Oysa o, çalıştığı bankanın aynı zamanda maaş müşterisi bir iç müşteri yani. Kredi çekeceği zaman, yeni bir kredi kartı ihtiyacında ya da tüm bankacılık işlemlerinde bankasını tercih ediyor. Yani maaşını bankaya taşımayı kabul ettiği için promosyon kazanan emekli kadar hak ediyor promosyonu. Çalıştığı bankanın taşeron olarak özel şirkette çağrı merkezinde müşteri temsilciliği yapan ve promosyon alan işçi kadar hak ediyor promosyonu.
Hak ettiği için de bu bir lütuf ya da açlık sınırına dayanan ücretleri ile çalışan banka emekçisine yapılan bir yardım değil.
Bankacılar da promosyon istiyor ve hak ediyor. Tüm banka emeçilerine maaşları üzerinden alabileceği promosyonlar hesaplanarak ödenmelidir."
Promosyonların İş Kanunu’nda maddesi yoktur, yani İş Kanunu’nda banka promosyonları ile ilgili herhangi bir düzenleme yapılmamıştır. Özel sektör için de ne işçiye ne de işverene ödeneceğine dair bir düzenleme yoktur. Sadece kamu personellerine promosyon ödemeleri 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu, ilgili Bakanlık Genelgeleri ve Danıştay kararları çerçevesinde yapılmaktadır.
Özel sektördeki işçilerin işverenleri, bünyesindeki işçilerin maaşları için en yüksek promosyonu veren banka ile anlaşarak maaşların o bankaya yatırılmasını sağlıyor. Bu durum ise banka için yeni müşteriler, yeni kredi kartı, yeni kredi gibi birçok olanak sağlıyor ve bu kazancı kaybetmemek için olabilecek en yüksek maaş promosyon teklifini yapıyor.
Peki, özel sektördeki bu promosyonlar nereye gidiyor? Tamamı işverenin kasasına. İşveren, bankayı kendi tercih ettiğini beyan ederek o promosyonun kendisine ait olduğunu iddia ediyor. Bu son cümle özel sektördeki şirketlerin çoğu için geçerli; bazı şirketler bankalardan gelen promosyon ödemesinin tamamını ya da en azından bir kısmını çalışanlarına ödüyor. Promosyon hakkı İş Kanunu’nda düzenlenmemiştir ancak bu, promosyonun işçilere ödenemeyeceği anlamına gelmez. Yukarıda belirttiğimiz gibi, promosyonun şirkete kalacağına dair hiçbir çalışma yasası, genelgesi ya da Danıştay kararı bulunmuyor. Üstelik promosyonlar işçinin hakkı olan maaşlar üzerinden hesaplanıyor, işveren burada sadece aracı rol üstleniyor.
Yüksek enflasyonun sebepleri arasında asla etkisi olmadığı hâlde etkilerini en fazla hisseden çalışan kesim, yani emekçiler, son yıllarda maaşları üzerinden ödenen bu promosyonları haklı olarak talep ediyor ve gittikçe daha fazla özel şirket bu talepler karşısında zaten çalışana ait olan promosyonları ödüyor.

Şirketler ve bankalar son yıllardaki ekonomik krizde devasa bir şekilde büyürken, çalışan emekçi kesimler hiç olmadığı kadar yoksulluğun pençesine düştü. Bu durum özellikle banka çalışanları için de gözlemleniyor. Her yıl asgari ücrete daha çok yaklaşan maaşları ve gittikçe artan iş yükleri ile çalıştıkları finansal kurumlara, bankalara sürekli kazandırmaya devam eden banka ve finans emekçileri, o kazançtan her defasında daha az pay alıyor. Kendi çalışma alanlarındaki koşullar bu şekildeyken, polisinden tüm kamu işçilerine ve emeklisinden birçok özel sektör çalışanına promosyon dağıtan bankacılar promosyon alamıyor.
Örneğin, emeklileri arayarak maaşını taşıması karşılığında kazanacağı promosyon teklifi ile emekliyi ikna eden bankacı, çalıştığı bankaya müşteri kazandırırken; banka yeni bir müşteri, emekli ise promosyon kazanıyor. İş yükünün ve performans kriterlerinin sürekli yükselmesinden dolayı mutsuz olan bankacı emekçimiz ise promosyon alamıyor. Oysa o, çalıştığı bankanın aynı zamanda maaş müşterisi bir iç müşteri yani. Kredi çekeceği zaman, yeni bir kredi kartı ihtiyacında ya da tüm bankacılık işlemlerinde bankasını tercih ediyor. Yani maaşını bankaya taşımayı kabul ettiği için promosyon kazanan emekli kadar hak ediyor promosyonu. Çalıştığı bankanın taşeron olarak özel şirkette çağrı merkezinde müşteri temsilciliği yapan ve promosyon alan işçi kadar hak ediyor promosyonu.
Hak ettiği için de bu bir lütuf ya da açlık sınırına dayanan ücretleri ile çalışan banka emekçisine yapılan bir yardım değil.
Bankacılar da promosyon istiyor ve hak ediyor. Tüm banka emeçilerine maaşları üzerinden alabileceği promosyonlar hesaplanarak ödenmelidir.
NOT: DİSK/Birleşik Metal-İş Sınıf Araştırmaları Merkezi (BİSAM) tarafından hazırlanan rapora göre Türkiye'de dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 26 bin 925, yoksulluk sınırı ise 93 bin 135 lira. Asgari ücret ise 22 bin 100 lira BİSAM'ın bu araştırmasına göre ülkedeki emekçilerin %50'den fazlası açlık sınırı altında. Banka ve Sigorta emekçilerinin de büyük kısmı bu ücretlere yakın ücretlerle yaşam savaşı veriyor.