Bir tarafı akdenize bakan bir ülke olarak orman yangınları bu ülkenin kaderi denilebilir. Hem bitki örtüsünden dolayı hem de yazın ulaşılan yüksek sıckalık değerlerinden dolayı bu normal.
Ancak normal olmayan ya da asla kader denilemeyecek olanı ise orman yangınlarının her yıl artmasının beraberinde müdahalelerin azalması.
2024 yılında yanan alanlar bir önceki yıla göre artarak 27.400 Hektar'a ulaştı, bu rakam 2023 yılında 15.420 Hektar, 2022 yılında 12.799 Hektardı. Bu yıl bu oranların daha da üzerine çıktığı kesin. Çünkü biliniyor ki müdahale etme gücü ve teknik hazırlığı yapılmadı, elimizde yeterli teçhizat yok. Akdeniz ikliminin ve bitki örtüsünün önemli bir yer tuttuğu ülkemizde bu yangınların olacağı-olduğu bilinen bir gerçek hatta her yıl olmakta. Ancak geçmiş yıllarda yangınlar yaşansa da gerekli müdahale olanakları ile bu derece büyük alanlara yayılmadan durdurulabiliyordu.
Sermayenin ihitiyaçlarının daha da önemsendiği, 2B Orman Arazi Kanunu gibi maddelerle yanan ormanların paraya çevrildiği işleyiş orman yangınlarının hayati tehlikesinin gözardı edilmesine yol açtı. Özellikle Turizm ve maden şirketleri için yanan alanlar yasa sayesinde birer nimete dönüştürülmüş durumda.
Ancak bir avuç sermayedar için nimet olan bu durum milyonlarca vatandaşın ve canlının hayatını ölümcül derecede etkiliyor. Sadece 2024 yılında resmi makamlara göre 8 kişi orman yangınlarında hayatını kaybederken, 1500'den fazla kişi yaralandı. Onbinlerce evcil ve yabani hayvan yanarak can verdi, onbinlerce insan yaşam alanlarını evlerini terk etmek zorunda kaldı. Yani azınlığın kar isteği çoğunluğun hayatını cehenneme çeviriyor.
2025 yılında da eskisinden daha beter bir tablo ile karşı karşıyayız, bu yazı yazıldığı anda da bir çok yerde yangınlar sürerken 11 Kişi hayatını kaybetti ve maalesef yangınlar sürüyor.
KADER DEĞİL İHMAL!
Komşu ülkemiz Yunanistan'da coğrafi konumu gereği orman yangınlarından kaçınamıyor, benzer iklim koşulları yaz aylarında aynı şekilde orayı da etkiliyor. Ancak yanan alanların oranı ve hasarı asla bizim ülkemizdeki kadar olmadı. Yangınlara hızlıca müdahale edilmesi, daha da önelisi müdahale için gerekli lojistik donanıma sahip olmaları can ve mal kaybı yaşanmasının önüne geçtiği gibi ormanlık alanlarını da daha fazla koruyabiliyorlar. Yunanistan'ın yüzölçümü 131.957km², nüfusu ise 10 milyonu yeni geçmiş durumda ve bu ülkenin yangınlara müdahale için envanterinde, sözleşmeli araçlar dahil 49 uçak bulunuyor.
80 Milyonu aşkın nüfusu ve 783.562km² yüzölçümü ile ülkemizde diğer kurumların da sağladığı rezerv araçlar dahil 26 uçak bulunmakta.
Sadece bu verilere bakarak bile Türkiyede ormanlık alanlara verilen değeri göstermekte.

ORMANLARIMIZI KAYBEDERSEK..
Ormanlar ülkemiz için servet demektir. Sadece Tarım ve ormancılığa bağlı olarak yaşamını sürdüren emekçiler, köylüler için bile tek başına hayati anlamı var. Çok yakın zamanlara kadar tarım ülkesi olarak anılıyorken, ülkemizde tarım azalmış olsa da hala nüfusun oldukça büyük bölümü tarım faaliyetlerini sürdürüyor. Ormanların yok olması tarımı da ortadan kaldırabilecek bir etken. Bunun yanısıra Dünya genelinde yaşanan iklim değişiklikleri ile birlikte yaşanan kuraklıklardan korunmak ve etkilerini en aza indirmek için de Ormanların varlıkları çok önemli.
75-100 yaşlarında bir kızılçam ağacı yaklaşık olarak 50 cm çapa ulaşır. Bu yaş ve çaptaki bir kızılçam ağacının odununda ve köklerinde tüm hayatı boyunca 3 tona yakın CO2’yi depolayabilir. Tüm bir kzılçam ormanının ise tüm maden alanlarından daha faydalı olduğunu rahalıkla dile getirebiliriz. Ekosistem için, canlı yaşamın sürdürülebilmesi için bu derece önemli işlevi olan ormanlarımız kimi zaman maden alanları açılarak çoğunluklada yangınlarla kül olup gidiyor. Geriye ise katlanılmaz hava sıcaklıkları ile daha da kirlenmiş bir çevre kalıyor. Ormanlarımızı koruyamaz ve bu hızla kaybedersek çocuklarımıza daha iyi bir yaşam alanı bırakmak bir yana 3-5 yıl içinde ülkemiz bizler için yaşanmaz bir hal alacak.

NE YAPMALI?
Kapitalist bir dünya düzeni içerisinde onun sistemi ile yaşamak zorunda kalıyoruz. Kapitalizm de ise değer anlayışı toplumlardan özelikle emekçi kesimlerden oldukça farklıdır. Kapitalist için değer, bir eşyanın, canlının bitkinin ya da herhangi bir şeyin ücret anlamında faydasıdır. Örneğin, bizler için bir orman ekosistemi oldukça yaşamsal anlamda bir hazine iken kapitalist bir şirket, ormanın altında maden olup olmadığıyla ilgilenir. Maden yoksa ormandan ne kadar kereste çıkarıp satabileceğini hesaplar. İşte bu sistem işleyişinde örgütlü bir güç konumunda olan kapitalizm, bu gücünü kullanarak kendi çıkarı ve karı için yasalar hazırlatabilir. Amerika'da senatonun Paris iklim antlaşmasından çekilmesi gibi, Türkiye de Maden yasası ile zeytinlik alanların maden şirketlerine devrinin kolaylaştırılması veya ormanların yok oluşunda çok belirleyici olan 2B Orman Arazileri Kanunu gibi kanunlar şirketlerin isteği ve baskısı ile yasalaşmıştır. Güçlünün söz sahibi olabildiği kapitalist sistem içinde çoğunluğu oluşturan biz emekçiler de üretimin içinde yer almak ve milyarlarca olmak gibi konuma sahibiz. Kapitalizmin katşısında Güç haline gelip kendimizi savunabilmemiz ise birlik olmamızdan geçer. Az çok demokrasinin işleyişinin olduğu ülkelerde halk bu birliğin gücünü kullanabilir, ülkesinin ve ülkedeki kaynakların, değerlerin geleceğini belirleyebilir. 1982 Anayasasındaki Sendikal haklar ve sivil toplum kuruluşları, demokrasinin işleyişi için varolan tanımlardır ve kullanılabildiği ölçüde ülke demokrasisinin gelişimini sağlar. Bu hakları savunmak emeği ile geçinen bizler ve gelecek nesillerimizin güvenli bir ülkede yaşaması için önemliir. Demokratik hak ve özgürlüklerin orman yangınları ile ilgisi bu anlamda vardır ve önemlidir. Demokratik ortamlarda yangın için gerekli tedbirlerin neden alınmadığını, ihmali olanların hesap verebilmesini sağlayabiliriz.
Ülkemizde her yıl daha da çoğalan ve önlem alınmayan orman yangınlarında Kapitalist işleyişin ve şirketlerin tutumu asla yok sayılamaz. Hatta en büyük sorumluluk onlara ait. Emekçilerin birlik araçları rolündeki sivil toplum kuruluşu ve Sendikalara düşen rol ise, ülkenin geleceği olan ormanları, yaşamı savunmak için emekçileri daha çok birlik olmaya çağırmak ve bu birlik ruhu ile de geleceğimize sahip çıkılması için güçlü örgütlenmeler oluşturmak.
BANK-SEN Örgütlenme Uzmanı Cihan SEZER