46 Yıllık DİSK BANK-SEN’i kayyıma götürmekten beis görmeyen rantiyeci anlayış!

Etiket EtiketA Etiket2
Değerli üyelerimiz, değerli dostlarımız;
Sendikamız zarar görmesin, sektör işçileri örgütlülükten ve sendikalardan uzaklaşmasınlar diye iki buçuk yıldır beklettiğimiz ve bugün zorunlu olarak yayına hazırladığımız açıklamamızdır.

Yönetimi işçilere bırakmak istemeyen, sendikanın parasını zimmetine geçirdiği bilirkişi raporuyla sabitlenmiş, sendikamızı faaliyetleri nedeniyle zimmetine geçirdiklerinin on katı tutarında maddi zarara uğratan, başkanlık sevdalısı eski yönetici Önder Atay’ın sendikada kongre yapılamaması için kurduğu tuzak yoluyla sendikamıza açtığı davayı kazanması ve sendikamızın kayyım sürecine girmesi muhtemel olması nedeniyle süreci özetlemek gerekmiştir. Uzlaşma görüşmelerinde sendikamızdan olta, buzdolabı, fırın, plaket, çift kişilik kanepe gibi eşyalar istemesi; hukuki gerekçeleriyle ile açıklayacağımız haketmediği afaki maddi talepleri ve yüz binlerce liralık senet imzalatmak istemesi; bu ahlaksız teklifleri kabul etmediğimiz için sendikamızı kayyım aşamasına getirmiş olması,  açıklama yapılmasını zorunlu hale getirmiştir.

En başından beri ahlaki sınırlar içinde tüm uzlaşma olanakları üzerine düşünülmüş ve bir çok aracıyı seferber eden görüşmeler yapılmıştır. Ancak süreç sonunda konfederasyonumuz Disk’in Genel Başkanının kefaletini isteyip yeterli görmeyen, 46 yıllık sendikamızı kendi şahsi menfaatleri için kayyıma teslim etmekte beis görmeyenlerle ahlaklı ve centilmen bir protokol imzalanamayacağını bir çok kez tecrübe etmiş bulunuyoruz. İşçi sınıfının çıkarlarını müdafaa etmek; sendikalarına çöreklenmiş  çıkar odaklarından arınmakla başlayacak dedik, kol kırılıp yen içinde kalmayacak, kurum tüzüklerini çıkarlarına göre muhafaza eden aşağılık anlayışlarla önce sendikamızda mücadele edilecek dedik.  Bu nedenle genel kurulumuz iptal edilmiş ve kısa bir süre sonra kayyım ataması yapılacak olsa da mücadelemize devam edeceğiz. Zimmet bilirkişi raporu, genel kurul iptal davası kararı ve Önder Atay’ın Disk avukatı Sn. Necdet Okcan aracılığı ile tarafımıza gönderdiği gizli protokol, metnin altına eklenecektir.

Sendikamızı düşmanca davalarla ve bıraktıkları enkazla iki buçuk yıldır felç etmiş olan anlayışa karşı aldığımız emaneti başımızın üzerinde taşıdık. Adresimizi bir başka değerli sendikamız olan Sosyal İş sendikamız bünyesine aldık. 2019 yılına kadar ofis kiralayacak, orada personel görevlendirecek mali kaynağımız olmamasına rağmen sendikamızın kurumsal varlığının devamlılığına azami özen gösterdik. 20 yıldır yapılmayan bakanlık, valilik, gelir idaresi başkanlığı, sosyal güvenlik kurumu, belediyeler, noterler, icra daireleri, abonelik gerektiren kurumlar, konfederasyonumuz ve mahkemelerle, stk’lar nezdinde tüm bürokratik eksiklikler tam zamanlı olarak sendikada değil işkolumuzda çalışmamıza rağmen giderilmiştir. Alacaklarımızı tahsil etmeye çalışılmış, elimize geçen kısıtlı kaynaklar israf edilmemiş borçlarımıza aktarılmıştır. Bizim dönemimizde kimse Banksen’den alacaklı hale gelmemiştir. Günü gününe muhasebe kayıtlarımız tutulmaktadır, güne uyumlu online hizmetlerimiz yenilenmiştir. Bir bina dolusu arşiv kısmen düzenlenmiş, muhafaza altına alınmıştır. Yıllardır tutulmayan evrak kayıtları titizlikle yapılmıştır. Sendikamız bahsi geçen tüm zorluklara ve saldırılara rağmen gelir elde etmeye başlamasıyla birlikte sektörde örgütlenecek, mücadeleci dostlarıyla buluşacak hale getirilmiştir. Banksen artık, lafazanlıkla işgal edilip sömürülen bir sendika olmaktan çıkarılmıştır. Ülkemizin ve sektörümüzün karşılaşabileceği ekonomik ve siyasi gelişmelerde üzerine düşeni yapabilecek yeterlilikte disiplinle ve ciddiyetle yönetilen gerçek bir sınıf sendikasıdır; hiçbir siyasi çevrenin temsilcisi değildir; işçilerin ilerici, laik, eşitlikçi mücadele örgütüdür. Kimse kurduğu tuzaklarla kazandığı davalarla bizi mücadeleden soğutacağını sanmasın.

Karşılaştığımız engelleri ve sürecin ayrıntılarını aktarmak gerekirse; sendikamızda 2016 yılı Mart ayında sendikanın son yirmi yıllık tarihinde gerçekleştirilmiş en yüksek katılımlı ve gerçek sektör işçilerinin katıldığı bir kongre yapılmış, ilgili kongrede hala sektörde çalışmaya devam eden yeni bir yönetim seçilmiştir. Akabinde üç yüz bin işçinin çalıştığı sektörde gerçek sınıf sendikacılığı ihtiyacını gidermek ve örgütlenmek üzere çıktığımız yolda eski ve işgalci yönetimin bıraktığı büyük enkazla karşılaşılmıştır. Tarafımıza yaklaşık 400.000,00 TL tutarında icra aşamasına gelmiş vergi borcu , sgk primi, belediye harç ve vergileri, elektrik, su, telefon borçları, şahıs borçları, kurumlardan alınan borçlar ve çeşitli kalemlerden oluşan bir borç yükü ve evlerimize varıncaya kadar icralar gönderen alacaklılar bırakılmıştır. Tüm borçlar her yeni yasada tekrar yapılandırılmış ve eldeki çok kısıtlı kaynaklarla ve şahsi imkanlarımızla ödenmeye çalışılmıştır. Yönetime gelmemizle birlikte en önemli mali kaynağımız olan ve Disk Genel Merkezi olarak kullanılan Şişli binamızın kira geliri kesilmiştir. Binada kiracı olan Disk, binanın çok eski olduğunu ve güvenli olmadığını belirterek binadan çıkmıştır. 1,5 yıl bina boş kaldıktan sonra yenilenme maliyetleri ile birlikte 1 yıl ödemesiz dönemli olarak kiraya verilebilmiştir. Biz bu enkazla uğraşırken bizi tehdit eden eski başkan, koltuğunu ve adeta arpalığını geri alabilmek için sendikayı kayyıma kadar götürebilecek bir genel kurul iptal davası açmıştır. Bu süreçte eski yönetimin kongre günü apar topar muhasebe programına aktarmış olduğu ve kendi buldukları yeminli mali müşavirin bile kaymakamlığa ‘bilgi belge yok zimmet var’ diye tuttuğu rapordaki kayıtlar incelenmiş ve hiç bir belgenin işlenmediği, kayıtların fiktif girişlerle dolu olduğu görülmüştür.Tarafımıza bırakılan poşetler dolusu 5 yıllık evrak, muhasebe kayıtlarına titizlikle aktarılmış, eski yönetici ve çalışanların tamamının sendikanın parasını zimmetlerine geçirdikleri, eski başkan ve genel sekreterin bu faliyetlerde bizzat sahte serbest meslek makbuzları düzenledikleri tespit edilmiştir. Tüm bunlara rağmen sendikamızın kayyıma gitme tehlikesini bertaraf etmek için ilgili şahıslardan bu tutarlar istenmiş ve sorun sendika içinde, konfederasyon içinde ve ilerici kamuoyu ile paylaşılarak uzlaşma yoluyla çözülmeye çalışılmıştır ancak tahsil edilememiş ve alacak davaları açılmak durumunda kalınmıştır.

Tüm bu mali, icrai, hukuki ve ülkenin genel siyasi ekonomik koşullarından kaynaklanan sorunlar ile birlikte sendikada sadece 1 yıl ve düşük ücretle 1 personel çalıştırılabilmiş olup son 1 ,5 yıldır tüm idari iş ve işlemleri maaş almayan sendika yönetimi yapmaktadır. İş mahkemelerine emsal ücret müzekkeresi dahi göndermeyen sarı sektör sendikalarının aksine hergün işten atılan işçilerin hakları için mücadele ediyoruz. Sendikamızı içerideki tüm bu zorlu koşullara rağmen en iyi şekilde temsil ediyoruz.

Sendikamız, Tariş Bank’ın ve Emlak Bank’ın TMSF’ye ve diğer bankalar bünyesine devri ile son gerçek faliyetlerini 2000’li yılların başında noktalamıştır. Sonrasındaki dönemde sendikamızı yöneten kadrolar, herhangi bir gerçek sendikacılık faliyeti yürütmedikleri gibi sendikamızın varlıklarını tüketmiştir. Sendikamız, örgütlenme hedefi olmayan, sendikacılık faliyeti yürütmeyen profesyonel yönetici ve personellere maaş ve fatura karşılığı gider ödemek,  işçilerin aidatlarıyla alınmış gayrımenkullerden kira toplayıp harcamak suretiyle işgal etmiş rantiyecilerin esareti altında kalmıştır; öyleki bu şahıslar bir yanda baz istasyonu karşıtı eylemlere giderken sendika binalarını gsm firmalarının baz istasyonlarına kiraya vermiş kimselerdir.

E devlet  sistemi aracılığıyla sendika üyeliğine geçiş dönemi sonrası üyelerinin %97’si sektörde olmadığı için üyelikten düşürüldüğünden (ölüm, emeklilik, sektör değişikliği vb. nedenlerle ) üye sayısı düşen sendikamızın o dönemden 2016 yılına kadar da üye sayısının arttırılması ve sektör barajının aşılması için hiçbir faliyet yürütülmemiştir. 2013 yılı sonlarına doğru sendika yönetiminin engellemelerine rağmen onlar adına sendikaya özel ve kamu bankalarından işçiler olan bizler 300 civarında üye kazandırdık; yaptığımız üyelerin çoğu eski yönetim tarafından ilgisizlikten kaybedilince de sürece dahil olmak durumunda kaldık, profesyonel sendikacılık yapmak gibi bir niyetimiz yoktu ama işçileri böyle bir sendikaya da muhtaç bırakamazdık. Adı devrimci olan bir sendikada böyle bir tabloya müsaade edemezdik. Kongre kararını taban zorlamasıyla binbir zorlukla aldırdık. Kongre hazırlığı ve kongre günü faliyetlerinin tamamı eski yönetim tarafından yapılmıştır. Kongre günü yüksek seçim kurulu  kamu görevlisinin öğlen saat 12:30’da sandığı kapatması ile de seçime katılanların (eski yönetim kurulu üyeleri, genel sekreter ve genel başkan dahil ) %85 inin oyu ile genel başkan, % 95’inin oyu ile yönetim kurulu seçilmiştir. Aynı gün eski genel başkan yeni yönetimi tebrik etmiş, muhasebe personeli kayda alınmamış 5 yıllık muhasebe hareketlerini bir günde muhasebe programına aktarmıştır. Yönetim dahil tüm çalışanlar sendikada hiçbir devir teslimi yapmadan, sınıf sendikacılığına inanan hiçbir bireyin göstermeyeceği bir sorumsuzlukla sendikamızı terketmişler; sistem şifreleri çalışma bakanlığından aylar sonra alınabilmiştir.  Bizler sendikacı değiliz, sektörde çalışan sendikalı işçileriz. Sendikacılık oyunlarını bilmeyiz. Meğer 2016 kongresinde aday dahi olamayan, 2011 kongresinde 25-30 kişinin oyuyla genel  başkan olan Önder Atay ( ki o dönemki seçimlerde tarafımız dahil iyi niyetli üyelerin dava açmaması nedeniyle başkan kalmıştır ), gidip genel kurulumuzun iptali için dava açmış. Meğer sandığı kapatan ysk kamu görevlisi hata yapmış, iki ayrı günde yapılan kongrenin toplantı listesi mahkeme tarafından görmezden gelinmiş, 60 oy yeterli bulunmamış üyelerin yani delegelerin dörtte biri olan 132 kişinin (532/4) oy kullanması gerekiyor imiş. Yani gelip bizi tebrik edenler tüzüğü yasaya uygun hale getirmemiş ve kongre yapılmasının önüne geçmiş; Sendikanın telefon edildiğinde sendikalı olduğunu bile hatırlamayan ya da sendikada telefon numarası dahi olmayan 532 üyenin dörtte üçünü oluşturan kayıp üyesi ile bağlantıya dahi geçmemiş… Oysa 2012’de 12 Eylül sendikalar kanunundaki  genel kurul yapılmasını zorlayıcı madde değişmiş ve sendikalara bir yıl içinde tüzüklerinizi buna göre değiştirin uyarısı yapılmıştır. Sendikamızın o dönemki yönetiminde bulunan Önder Atay ve Murat Nusret Denizkurdu ile birlikte yönetim kurulu üyeleri ise bu uyarıyı dikkate bile almamış, sendikamızın kongre yapamaması için tüzüğü 1000 üyenin altında tüm üyeler delegedir ibaresini kaldırmamış, yerine kongre yapılabilir bir düzenleme getirmemiştir. Böylelikle  konfederasyonumuz Disk’in bile 140.000 üyeye karşılık 400 delege ile kongre yaptığı koşullarda Bank-Sen  532 üye eşittir delege usulüyle ile kongre yapmaya mahkum bırakılmıştır. Bizler bu engeli de sınıf mücadelesine olan inancımızla aşacağız.

Bank-sen 46 yıllık bir işçi örgütüdür, yerli yabancı sermaye ile çok uluslu tekellerle mücadeleye yani  gerçek görevine dönmek için örgütü içeriden tüketen irini söküp atabilecek onurlu bir geçmişe sahiptir, rantiyeci anlayışlara bırakılamayacak kadar kıymetlidir.

İlerici kamuoyuna saygıyla duyururuz.

Yaşasın Bank-Sen, yaşasın işçiler,yaşasın işçilerin birliği!

BANK-SEN YÖNETİM KURULU